Doğal sistemin beşeri faktörlerini yaratan insanlık, ortak ihtiyaçlarını gidermek, sahip olduğu sorumlulukları belirlemek, bilgiyi öğrenip öğretmek ve bunu gelecek nesillere aktarmak için toplumsal bir entegrasyona ihtiyaç duymuştur. Bireyden aileye, aileden sülaleye, sülaleden topluluğa, millete ve en nihayetinde devlete uzanan süreç, birden fazla insanın olduğu her kara parçasında aynı doğrulta ilerlemeye devam etmektedir. Bu süre zarfı içerisinde yönetilenler ve yöneticiler olarak iki sınıfsal temel ayrım ve alt ayrımlar öngörülmüş; toplumun kabul ettiği, coğrafyanın el verdiği unsurlara nazaran iç yapısında şekillenmelere rastlanılmıştır.
Bugünün dünyasında milleti ve devleti yönetmek, hakkı hukuku düzenlemek için geçmişteki örnekleri, sayısız bilgiye erişim kaynaklarını ve teknolojinin imkanlarını kullanmak mümkün. Denenmiş, başarısızlıkla sonuçlanmış şekillerden alınan dersler ve başarılı modellere eklenen paketlerle her zaman daha iyisine varmak mümkün. Ama toplumun ihtiyaçlarını ve sebep olabilecekleri tehlikeleri de göz önünde bulundurmamız gerekir. Örneğin İngiltere’de Kraliyet ailesini yok saymak veya parlamenter sistemden vazgeçmek mümkün değildir. Aynı şekilde Amerika’da da başkanlık sisteminden vazgeçilmesi (parlamenter sisteme geçiş) yeteri kadar uygun değildir.
Hükümetin şeklini, sosyal hayatın kuralları, hakkı ve hukuku; özgürlüğün sınırlandırılmış çerçevesini belirlemek için farklı formlarda normlar çıkarılır. Bunlar yönetmelik, kanun, tüzük vb. şekilde olabilir. Ülkeler arasında farklılık göstermeyen tek şey, Hans Kelsen’in kapsayıcı Normlar Hiyerarşisi’nin genel kabul gördüğü; özellikle anayasanın en üstün norm olduğu kabulüdür. Her unsur Anayasa’ya göre belirlenmelidir. Fakat her unsur anayasada belirlenmeli midir? Bu bir bakıma tercih mahiyeti taşısa da modern eğilim çerçeve anayasadır. Kazuistik anayasa tekniği akıllara ilk olarak Almanya’yı getirse de uzaklara dalmadan kendi anayasamıza bakmak yerinde olacaktır. Cumhuriyetin ilanından hemen öncesine uzanan süreci ele alırsak tek çerçeve Anayasa’mız 1921 Teşkilat-ı Esasiye’dir. 1924, 1961 ve 1982 Anayasaları kazuistiktir. Sert bir yapıda olduğu değiştirilmesi özel çoğunluk, hatta yeri geldiğinde halk oylaması gerektirmektedir.
Anayasalarda ülkelerin hangi yönetim biçimiyle yönetildiği yazılmalı mıdır? Böyle bir zorunluluk bulunmasa da maddelerde yer alan ifadelerden formülün denklemini çıkarmak mümkündür. İlgili yönetim biçimlerini kim tercih etmektedir? Ya da neye kime nasıl bir faydası veya zararı bulunmaktadır? Hukuku bilen bilmeyen herkesin yorumunun olduğu bu konuya bir pencere de hükümet sistemlerini tanıtarak biz açalım.
BAŞKANLIK SİSTEMİ
Yasama ve yürütme erkleri sert bir biçimde ayrılır. En önemli özelliği başkanı doğrudan halk seçer. Aynı kişi hem yasamada hem yürütmede görev alamaz. Yani milletvekilleri eş zamanlı olarak bakan olamaz. Başkan yasamanın onayını ya da güvenini almak zorunda değildir. Başkan yasama organını feshedemez. Yasama organı başkanı görevden alamaz. Başkan önemli makamlara yapacağı atamalarda senatonun onayını almak zorundadır.
Başkanlık Sisteminin Avantajları
Doğrudan yetki: Direkt halkın seçmesi, gücünü dolaylı yollardan göreve getirilen liderlere göre meşru kılar.
Kuvvetler ayrılığı: Başkanlık sisteminde başkanlık ve yasama meclisi birbirini denetlediği için suistimal veya görevin kötüye kullanımı engellenir.
Hızlı karar mekanizması: Güçlü yetkilerle donanmış devlet başkanı değişiklikleri ivedilikle işleme koyar.
İstikrar: Başkan ve yasama organı birbirini düşüremediği veya feshedemediği için görev süreleri bellidir. Bu anlamda istikrardan söz edilebilir.
YARI BAŞKANLIK SİSTEMİ
Başkanlık sistemi ile parlamenter sistemin bazı özelliklerinden meydana gelmiştir. Başkanı doğrudan halk seçer. Yürütme organı iki kanatlıdır. Bir yanda başkan, diğer yanda bakanlar kurulu vardır. Bakanlar kurulu meclise karşı sorumlu olsa da başkan sorumlu değildir.
MECLİS HÜKÜMETİ SİSTEMİ
Yasama ve yürütme yetkisi mecliste toplanmıştır. Yürütme görevi bir kurul tarafından Meclis adına yerine getirilir. Bakanları meclis seçer, bakanların meclise karşı sorumluluğu yoktur. Başbakan ve Cumhurbaşkanı yoktur. Devlet başkanlığını meclisin seçtiği meclis başkanı yapar. Meclis İcra Vekillerine emir ve talimat verebilir; kararlarını onamama, iptal etme yetkisine sahiptir. Meclisin üzerinde bir güç yoktur. Olağanüstü dönemlerde başvurulan bir sistemdir. Çift dereceli seçimler uygulanır. Pek demokratik sayılmaz. Meclis sürekli çalışır tatil yapmaz.
PARLAMENTER SİSTEM
Kuvvetler birbirinden yumuşak biçimde ayrılır. Tek veya çift meclisli olabilir. Yürütme organı sorumsuz cumhurbaşkanı ve sorumlu bakanlar kurulundan oluşur. Bakanlar kurulu cumhurbaşkanının atayacağı başbakan ve bakanlardan oluşur. Bakanlar hem ferdi hem kollektif olarak meclise karşı sorumludur. Meclis, bakanlar kurulunu denetleyebilir ya da düşürebilir. Cumhurbaşkanı bazı şartlarda meclisi kapatabilir. Cumhurbaşkanı sembolik yetkilere sahiptir. Aynı kişi hem yasamada hem yürütmede yer alabilir.
KUVVETLERİN BİRLİĞİ/AYKIRILIĞI İLE FRENLER VE DENGELER MEKANİZMASI
Kuvvetler birliğinde yasama, yürütme ve yargı toplu şekilde tek elden yapılır. Kuvvetler birliği hızlı karar alınıp uygulanmasını sağlar. Dezavantajları, bütün olayların tek pencereden görülmesi, objektif ve doğruluk konusunda sorunlar çıkarmaktadır. TBMM açıldığında uygulanan sistemdir. Mutlak monarşi ve diktatörlük yürütmede birleşme modeliyken, meclis hükümeti sistemi yasamada birleşme niteliği taşır.
Kuvvetler ayrılığında yasama yürütme ve yargı birbirinden bağımsız fakat etkilemeyecek nitelikte ilişki kurmakla sınırlı kalmaktadır. Yasama görevi üstlenen meclis kanunları çıkarır. Cumhurbaşkanı ve bakanlar kurulu yürütme görevini üstlenirken, bağımsız ve tarafsız mahkemeler ise yargılama yapmakla görevlendirilmiştir. Başkanlık ve yarı başkanlık sert ayrılık; parlamenter sistem ise yumuşak ayrılık olarak tasnif edilmiştir. Monarşi, meşruti nitelikle taşıyorsa kuvvetler ayrılığı sınıfına dahil edilmektedir.
Bir gücün diğerlerinden üstün gelmesini engellemek ve birimleri birlikte çalışmaya teşvik etmek için, kuvvetler ayrılığını uygulayan yönetim sistemleri, frenler ve dengeler mekanizmasını geliştirdiler. Bu sistem sayesinde güçlerden birisi bir diğerinin gücünü yasal işlemler tabanında sınırlandırabilmektedir.
Opmerkingen