top of page

Laik Devlet ve 28 Şubat Süreci

Tarih, yazılmışlar kadar yazılacakları da ilgilendirir. Yeni fikirlerin oluşumu, eskiden ders çıkarımı, bilinçli toplum oluşumu ve yönetimi oluşturmak için "tarih" tabanından yola çıkılmalıdır. Tarihi meydana getiren de toplumlar ve toplumsal olaylardır. Bir inanç meselesi olan din, toplumdan topluma, coğrafyadan coğrafyaya, zaman diliminden başka bir zaman dilimine değişiklik gösterebilmektedir. Eski zamanlardan beri hukuk kurallarının oluşumunda din kurallarının düzenleyiciliği bakımından örnek alınması, toplumlar arası hukuk farklılıklarına da yol açmıştır. Yaygın dinler arasında yerini alan, Afrika ve Asya'da nitekim daha yaygın olan İslam devleti, politik açıdan parlak günlerini geride bırakmıştır. Günümüzde İslam'ı devlet kanunlarında kabul eden veya toplumunun çoğunluğunun Müslüman olması ile kalan devletler, Batı yoğunluklu Hristiyan devletlere karşı ekonomi, siyaset ve otorite gibi konularda Avrupa değil dünya ortalamasının altındadır.


Tarihte Müslüman devletlerin geri kalma nedeni din özelinde değil, devletle ulemanın gizli veya sarih ittifakıdır. Müslüman devletler üzerinde bunu tartışmak İslamofobik tavır olarak algılanmamalıdır. Çünkü İslam, gelişmeye açık bir din olmasa, 8-12. yüzyılları kapsayan süreçte İslam devletlerinin üstünlüğünden söz edilemezdi. Sonrasında 19. yüzyıla kadar durağanlaşma olmuş, sömürge hareketleri ile ezilen kısmında daha çok rastlanmaya başlamış ve teba devletler kervanına girenler olmuştur.


Peki ya bu 8. yüzyılda başlayan 400 yıla yakın sürecin diğerlerinden farkı neydi? İslam alimlerinin yaklaşık %91'i serbest meslek erbabıdır. Devlet ile ulema arasında bu nedenle bir bağ yoktur ve ulema devlete boyun eğmek zorunda değildir. Nizamımülk'ün Nizamiye Medreseleri açması ve söz sahibi ailelerin desteği, ulema ile devleti yakınlaştırmıştır. Gazali, devlet-ulema tamlamasını yerinde bulmuştur.

Günümüzden örnekler verirsek İran'da ulema devleti , Arabistan'da devlet ulemayı kullanmaktadır. Moğol ve Haçlı istilaları ile yıpranan İslam aleminde 3 büyük yeni güç oluşmuştur. Bunlar Osmanlı, Safevi ve Mugal Babür'dür. Politik ve askeri gücü geri kazansalar da felsefede pek ileri gidemediler. Osmanlı'da ulema ve devlet arasında denge vardır. Ulema, padişahın fiillerini meşru kılarken, devlet ulemaya belli çerçevede özerk bir otorite tanımıştır.


Osmanlı'da zamanla entelektüel gerileme yaşanmıştır. Ulema ve askeri sınıf mevcutken tüccar ve sosyete sınıfı oluşmamıştır. Bu yapının kaynağı, sınıflaşmaya gitmeyen Türk kültürüne dayandırılabilir. Ayrıca ulema sınıfı matbaayı kendine tehdit olarak görmüş, düşük okur yazar oranı ve basılan kopya sayısının düşüklüğü olarak topluma yansımıştır.


Ulema ile beraber dinin devletten ayrılması, seküler devleti ortaya çıkarmıştır. Resmi din yoktur ve kanun koyucu din baskısında değildir. Tarihte açıkça seküler olan ilk devlet Amerika'dır. Fakat 1956 Kongre Yasası ile Amerika'nın yeni sloganı "Tanrıya Güveniyoruz" olarak belirlenmiştir. Bugün doları elinize alınca arka yüzünde " in god we trust" yazdığını görürsünüz. Dinin toplumdan silinmesi değil, din ve vicdan hürriyeti kapsamında din özgürlüğünün tesisi ve dinin siyasetten uzak tutulması endişesi güdülmüştür. Devletler sonradan laikleşebildiği gibi (Fransa, Nepal) laiklikten sonradan vazgeçebilmektedir ( Pakistan, İran, Irak, Madagaskar).


28 Şubat Süreci

Turgut Özal'ın Ölümü

Özal, kalp hastasıdır. Siyasetten caymak istemedi ve bypass ameliyatı geçirdi. Son gezisinde 12 günde 5 farklı Asya Türk devleti gezmiş ve son olarak Azerbaycan'da yorgun olduğunu belirtmiştir. Daha önce de Buhara'da namaz kılarken zorlanmıştır. 17 Nisan 1993 tarihinde köşkte yığılı kalmış, geç gelen donanımsız bir ambulans ve hastaneye 40 dakikada ancak varılması, ihmali gözler önüne sermiş ve cumhurbaşkanı hayatını kaybetmiştir. Ölümünden sonra iki ana grup tehlike çanlarını kendi elleriyle çalmıştır. Bunlar laiklik karşıtı olan Hizbullah ve birlik karşıtı olan PKK'dır.

Özal'dan boşalan cumhurbaşkanlığına 450 milletvekilinden 244 oy alan Süleyman Demirel geçti. DYP için başkanlığa Hüsamettin Cindoruk beklenirken, Tansu Çiller geçti ve direkt başbakanlık koltuğuna oturdu. SHP koalisyonunda Erdal İnönü, koltuğu Murat Karayalçın'a bıraktı ve koalisyon bozulmadan hükümet görevine devam etti.


2 Temmuz 1993 Sivas Katliamı

Pir Sultan Abdal Şenlikleri sırasında Hizbullahçılar tarafından Madımak Oteli'nde çıkarılan yangında 2'si saldırgan olmak üzere 37 kişi hayatını kaybetmiş, yangından kurtulan Aziz Nesin, dönemin yöneticilerini sert bir şekilde eleştirmiştir. Temel Karamollaoğlu'nun (Sivas Belediye Başkanı) "Müslüman kardeşlerim, gazanız mübarek olsun." sözü akıllarda yer edinmiştir. Ali Balkız " Asker ve polis bizi kurtarmadı" diyerek kolluk kuvvetlerinde de kast olduğunu belirtmiştir.


Refah Yılı: 1994

İSKİ skandalı ile İstanbul, SHP'nin elinden çıkmış ve Recep Tayyip Erdoğan ile Refah Partisi'ne geçmiştir. Refah Partisi'nin faydalanacağı siyasi boşluklardan bir diğeri de Tansu Çiller'in malvarlığı konusudur. Mal bildiriminde bulunmadığı Amerika'daki malvarlığı, dönemin televizyon programı olan Olacak O Kadar programında "Jet-ski" göndermesi yapılacak kadar çok konuşulmuş ve sendeletmiştir.


5 Nisan 1994 yılında devlet ekonomi alanında kritik kararlar almakla meşguldü. Türk lirası %38 devüle edildi, fazla mesai ücretleri yarıya indirildi, kamu personel alımı durduruldu, Petkim gibi bazı kuruluşlar özelleştirildi, dolar 40 bin liraya dayandı ve birçok firma iflasın eşiğine geldi. Durum o kadar vahimdi ki Vehbi Koç ve Sakıp Sabancı, Çiller'i Demirel'e şikayet etti. Bu kriz, Refah'ın faydasına olmuştur.


Milli görüş temelinde siyasi skalanın en sağında yer alan Refah Partisi, kimi kısımlar için dini ve milli kurtuluş olarak görülse de kimi kesimler için laikliğin en büyük tehdidi olmuştur. Nitekim partinin kapatılma sebebine bakarsak tehdit olarak görenlerin haklı olduğunu söyleyebiliriz. AK Parti kurucularından Recep Tayyip Erdoğan, Bülent Arınç ve Abdullah Gül de bu parti menşelidir.


Refah Partisi'nin kazandığı bu ivme, Erbakan'ı başbakanlığa götürme yolunda kilometre taşı olmuştur. Parti içindeki en sansasyonel isimlerden biri olan Hasan Mezarcı, yaptığı laiklik karşıtı konuşma ile vekilliğini kaybetmiş ve partiden ihraç edilmiş, hapis cezası almıştır. Partinin gördüğü zarar bununla kalmamış, Erbakan'ın "kanlı" konuşması, malvarlığı ile ilgili 148 kilo altını, Bosna için toplanan paraların politikalarına ters düşecek şekilde faiz için kullanıldığı iddiaları ve laiklik karşıtı gösteriler neticesinde ordu ve laik kesimin iyiden iyiye huzurunu kaçırmıştır.



Gazi Katliamı

28 Şubat etkenlerinden biri olan Ergenekon oluşumuna denk gelen 1995 yılındaki en korkunç gelişmelerden biri Gazi Mahallesi'nde başlayan ve Ankara Kızılay'a da sıçrayan derin devletin Alevi kesimle çatışması olarak bilinen ve 3 kahvenin araçlarla taranmasıyla başlayan Gazi Katliamıdır. Devletin ilgisizliğini öne süren kesimin protestoları ve polisin şiddete karşı daha büyük şiddet kullanmasıyla artan öfke, 5000 askerin sahaya inmesi ile devam etti. Aleviler komite kurdu ve isteklerde bulundu. Devlet geç de olsa komitenin kararlarını kabul etti fakat maddi manevi yıkım büyüktü. Devletin kolluk kuvvetlerinin müdahale tarzı bu ve başka olaylarda derin yankı uyandırmış, başka bir vakada karşımıza çıkan Hasan Ocak örneği, Avrupa'da bile ses getirmiştir.


Hükümet Kurmanın "Refah'lı Yol'u"

CHP-DYP ittifakının çatırdaması, Deniz Baykal'ın koalisyondan ayrılma isteği neticesinde Çiller istifa etti ve erken seçime gidildi. Her seçim döneminde yaşanan partiler arası çatışmada Erbakan ve Çiller savaşı, gün geçtikçe özellikle terör konusunda büyüyordu. ANAP lideri Mesut Yılmaz da halkına Çiller'in geçici olduğunu fakat Çiller'den kaçarken hocaya yakalanılmaması gerektiği yönünde uyarısı olmuştur.


24 Aralık 1995 seçimlerinde %21,5 oy alarak birinci gelen Refah Partisi, Erbakan liderliğinde Demirel'den hükümeti kurma görevini almış fakat hiçbir parti yanaşmamıştır. Hükümeti kurma görevi ikinci parti lideri Çiller'e verilmiş ve hükümet yine kurulamamıştır. Sıra Yılmaz'a geldiğinde Erbakan ile görüşmeden önce askeri kanattan baskı görmüş ve Çiller ile anlaşmak zorunda kalarak hükümeti kurmuştur. Fakat bataklığa yapılan ev ne kadar dayanıksızsa bu koalisyon da o kadar zayıftı. DSP desteğini de almasına rağmen anlaşmazlıklar baş göstermiş, Refah Partisi için dışlandığı yarışa dönme fırsatı doğmuştur. Erbakan, Mesut Yılmaz ve Tansu Çiller için malvarlığı soruşturması isteminde bulunmuş, çatırdayan ittifakta Çiller'i kendisine mecbur bırakmak için malvarlığı araştırılmasın diye koalisyon teklifinde bulunmuştur. Böylece REFAHYOL koalisyonu kurulmuş ve güvenoyu almıştır.



Daha önce ordu ile tam uyumlu çalışan Çiller, koalisyon ortağı yüzünden askerle eskisi gibi ilişki kuramamıştır. Erbakan, en başından beri dikkat çekmekteydi ve Kaddafi ile buluşmasında ağır ithamlara ses çıkarmaması, İslam tabanlı D-8'i kurması, rektörlerin türbana selam duracağı açıklaması, ordu ile arasını oldukça açmıştır. Fakat alttan alan tavırları ile ordu ile hiçbir zaman sorunu olmadığını belirtmiştir.


Refah Partisi'nin her hareketi göze batar olmuştu. Şevki Yılmaz, Hasan Hüseyin Ceylan, Şükrü Karatepe'nin konuşmaları laik kesimi öfkelendirmiştir. Dikkat çeken husus, demeçlerinde laikliği savunan fakat pratikte gözükmeyen bir Erbakan ve sürekli şeriatı dile getiren Refah yanlılarının yek-vücut olmasıdır. Skandallara bir yenisi de 10 Kasım 1996 yılında Sultanbeyli'de ordunun Atatürk heykelini dikmesi sonucu Refah Partisi'nin dava açmasıdır ve cumhuriyet tarihinde bu vaka ilktir. Tarikatların "sex" skandalları, cemaatlerle işbirliği içinde olan Refah'ın itibarını yaralamıştır.


11 Ocak 1997 tarihinde tepkinin zirve yaptığı bir akşam yaşandı. Konutunda iftar yemeği veren Erbakan, tarikat ve cemaat liderlerini ağırlayarak basına sakallı ve asalı kişilerin lanse edilmesi sonucu işler çığrından çıkmıştır. Hükümet, baskılara rağmen istifa etmiyordu. Erbakan'ı düşürmenin yolunun Çiller'i düşürmekten geçtiğini bilen Hüsamettin Cindoruk ve bir kesim DYP'li partiden ayrılarak DTP'yi kurdu.


Balans Ayarı

Bardağı taşıran son damla, düzenlenen Kudüs gecesi, İran büyükelçisinin konuşmaları, sergilenen oyunlar ile Hamas ve Hizbullah portrelerinin asılmasıdır. Sincan'dan tanklar geçiren askeri kanat, hükümeti açık bir şekilde tehdit etmiş, Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı ve İlhan Kılıç, Demirel ile görüşerek rahatsızlık duydukları konuları izah etmişlerdir.



MGK, 28 Şubat günü toplandı. Tarihin en uzun toplantısı gerçekleştirildi. Asker kanadı, irticai faaliyetlere destek, Türk kelimesinin dillendirilmemesi, laiklik karşıtı filler üzerinden açık ve sert biçimde Erbakan'ı terletmiştir. İçinde imam hatiplerin kapatılması, Kur'an kurslarının diyanete bağlanması gibi Refah'ı zorlayacak 18 maddelik hüküm listesi hazırlanmış ve başbakandan imzalaması istenmiştir. Erbakan imzalamasa da bildiri basına verilmiş, siyasi kriz patlak verse de Şevket Kazan'ın ifadesiyle 4 maddeyi imzalamıştır. Demokrasi için diğer partilerin yardımı, bildirinin yumuşatılması, mecliste tartışılması gibi yollar arasa da sonuç değişmedi. Uygulaması yapılmayan maddeler üzerinden brief vererek Refah'a olan kini körükleyen ordudan sonra en yıkıcı hamle. Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından gelmiştir. Laikliğe aykırı eylemler dolayısıyla 16 Ocak 1998 tarihinde kapatılmıştır.


Darbe silahla değil basınla yapılmıştır.



 
 
 

Kommentare


  • Instagram

©2021, ygtcnhukuk tarafından Wix.com ile kurulmuştur.

bottom of page